öh höööö...
ikiyüz doları cebime attım,
birden kendimi birşey sandım,
iki kız gördüm yan yan baktım,
dedim "beraber olalım."
aldım kızları diskoya gittim,
yüz doları yedim bitirdim,
ikisini birden tavlamak için,
oturmadım, hep dansettim.
"tamam be" dedim işler yolunda,
bir gün esmer, sonra sarışınla,
dans, dans ettim.
dans, dans ettim.
newyork sokaklarında, amerika.
beş dakkada değişir bütün işler.
bir ara kızlar tuvalete gitti,
dönüşleri bir hayli gecikti,
ne oluyor dedim, merak ettim,
gittim kapıya çok bekledim,
fedayi "burası newyork" dedi,
"beş dakkada değişir bütün işler",
"bu işler" dedi, "anladın mı,
adamı bazen geriden şişler."
planet gibi bir yer vallahi,
dumanlar çıkıyor asfaltlardan,
önümde yürüyen deli bir adam,
çöplükteki spagettiyi yedi.
beş dakkada değişir bütün işler.
newyork sokaklarında.
televizyon desen binbir kanal,
bir kanal var hele menhetın*,
ademle havva röportajdalar,
onların bile yaprağı var edep yerlerinde.
bunlar ise dalşafakta.
yuh be dedim, hayret kardeşim,
öbürgün hemen şirkete gidip,
bilet tarihini değiştirdim.
beş dakkada değişir bütün işler.
şu anda uçaktayım bize doğru,
biz dediğim gayet zorlu,
neyseki açılıyoruz dünyaya hiç açmadığımız kapılarla,
öyle haller içindeki halim,
türkçeye çevirmeye yok mecalim.
beş dakkada değişir bütün işler,
beş dakkada değişir bütün işler,
newyork sokaklarında, amerika.
bizans bizim olduğunda,
okyanusta bir kıta,
kapitalizmi kurtarıyor,
kristof kolomb amca.
anıtlar gıcır gıcır,
en eski demokrasi,
tarihleri pek kısa,
bilgisayar kabilesi.
newyork sokaklarında, amerika.
beş dakkada değişir bütün işler.
aldı beni bir düşünce,
memlekette ne yapmalı,
iner inmez uçaktan,
kupon kesip saklamalı.
uçak çıkar, apartman çıkar,
hizmetçili ev bile var,
bu pazar nasıl bir pazar?
pazar yeri gibi...
beş dakkada değişir bütün işler...
jazz...