O depremin öksüz bıraktığı bir çok çocuktan biri
Annesi babası ve ablasını kaybetmiş
Geriye kalan tek şey umut dolu yeşil gözleri
Ve sığınacağı tek kucak
Kendisi gibi herşeyini kaybetmiş olan anneannesi
Artık uyurken bir tülbentin kokusuydu
Sadece annesinden geriye kalan
Ve artık kulaklarında işitemediği ninnisiydi
Ölümü bilmeyen çocuk aklıyla düşündüğü
Bir gün geri dönermiydi acaba
Tülbentteki kokusu bitmeden
Bir gün geri gelip yine o sıcak elini
Basına koyup sevebilirmiydi
Ama kimse diyemedi
Hiç kimse ona annesinin
Yıldızların gökyüzünü kaplayıp yere indiği bir gecede
Ruhunu teslim ettiğini söyleyemedi
Bir gün büyüdüğünde bu günleri düşünüp
Neden ben diye sorduğunda kendi kendine
En mantıklı cevabı verebilecek sağlıklı mantıklı
Ve okumuş bir delikanlı oluverecekti
Kötü günler geride kalacak kötülükler unutulacak
Ama yapılan iyilikler gün gibi aşikar olacaktı
Belkide baktığında dünden bu güne olan hayatına
Bir anne kaybedip birçok anne kazanmış olduğunu görecekti
Onun bir annesi yoktu artık
Ama ona anneannesinin kucağında annelik yapacak birçok anne
Ve ona görünmeden babalık yapacak birçok baba olmalıydı
Ve en korkulu rüyalarında sıçradığında uykusundan anne diye
Başucunda birçok anne ve baba bulmalıydı
Bahadırı emanet edip önce Allaha ve sonra anneannesine
Ayrılacaktık tekrar ordan ve yolda giderken
Kendi kendimize soracaktık
Küçük laflar eden büyüklerdenmiyiz
Yoksa büyük laflar eden küçüklerden mi diye
Hiç biri değilde adam olmak vardı belkide
Ve adam olmak lafının altında kalmamak
Sözünün eri olmakta yatardı
Günümüz duyarlı ana ve babalarına edilmiş bunca laftan sonra
Son sözde Hz Mevlanadan ve derdi ki Mevlana
Nekadar anlatırsan anlat ve ne kadar bilirsen bil
Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.