Göç
Geçer
Geçer ayrılıklar baladı
Bize böyle pay kalır
Ağla sevdiğim ... Belki dönemem
Kış yanar, düş üşür yüreğimde
Ağlarım... gözyaşım beyaz kalır
Sonra askerler yeniden kuşatırlar aşınmış kaleleri
Bin havar parçalar gecenin döşeğini
Ocaklar iniler, yas büyür, orta yerde kan kalır
Dıngılava’da peştemalli çocuklar havuzlara işerler
Gözlerinde bir mahmur özlem kalır
Derken bir Ankara, bir poyraz beni döve döve içeri alır
Yollar da giderek uzaklaşır ... Giderek uzaklaşır
Fahişeler terli kasıklarıyla sabaha uğurlanır
Kuşlar inkar edilir, gökyüzü yağmalanır
Ben büyürüm bu kederle kalbim uslanır...
Ağla sevdiğim! Ağla ve kucakla kumral delikanlını
Buralarda çatılmış bir tüfeğim böğrümde taflan kalır
Şimdi Kızılay’da oturmuşum, hasretin kancasında
Geçer zaman, geçer yıllar, günlere bir yeni hazan kalır
Ağla sevdiğim... Sen hep mağlup bir ağlayışta
Ben uzak susarım bu mağlubiyet için hep anlayışta
Bak çöpçüler bu geceyi de piç edip süpürdüler
Ben ise haber değeri olmayan bir haykırışta
Özleminle hala bir yakarışta...
Ağla! Bende ağlarım gözyaşlarım özlemine az kalır
Buralarda nem var! Nem varsa sende kalır
Gittim
Ve yittim!
Oralarda usul usul talazlanan nehirlerde yaz kalır
Yaslarım günleri yüzüme gözyaşım beyaz kalır
Ağla sevdiğim... Buralarda döne döne (mem!)
Artık bir yeşile dolmasak da anılardan haz kalır
Sen de bir zaman duyarsın
Bir gün bir taze mezar kazılır
Ardından bir dağınık gazel ile, kül ile
Ankara’da bir ölü Yılmaz kalır